denizin üstünde yürünebilir mi?
hayır, mitolojiden ya da masallardan bahsetmiyorum. dini öyküler de değilidir söylediğim. ben gerçek adımlardan, hatta belki de uzun soluklu bir koşudan bahsediyorum. hem de tekrar karaya ayak basmak isteyen bir korkağın adımlarından değil, sığ bir sudan, derinliklere, giderek okyanusun göbeğine koşmak isteyen bir aşığın koşusundan bahsediyorum.
denizin üstünde yürünebilir mi?
gece, göz gözü görmezken mercanadaların renkleri, tırsi balıklarının yalnızlıkları, denizatlarının nefesleri paylaşılarak ileriye, daha ileriye gidilebilir mi? zaten ne yapmak istiyoruz ki bundan başka? neden bu kadar çok soru var hayatımızda? neden en mutlu olunabilecek anlarda bile geçmişten çaldığımız bir meşalenin geleceğimizi yakmasına izin veriyoruz? neden yalnızlığımızı kelimelerle büyütebilmek için bu kadar hastalıklı bir hayat yaşıyoruz? işte bundan. gerçekten de başka bir nedeni olamaz. yapmak istediğimiz sadece ve sadece bu… denizin üstünde yürümek istiyoruz.
denizin üstünde yürünebilir.
peki, denizin bütün suyu içilebilir mi?